26 Eylül 2012 Çarşamba

Öğrenilmiş Çaresizlik Hakkında, Öğrenilmiş Çaresizlik Nedir?

Öğrenilmiş çaresizlik konusu özellikle psikoloji biliminin üzerinde uzunca bir süre araştırma yaptığı önemli konulardan sayılabilir. Öğrenilmiş çaresizlik ifadesi ilk olarak Martin E. P. Seligman tarafından tanımlanmış olup daha çok bireyin kendisinin kontrol edemediği olumsuz olaylara maruz kalmasıyla ortaya çıkan çaresizlik duygusu ve motivasyonsuzluk için kullandığı bir terimdir.

 1965'in başlarında, Martin E. P. Seligman meslektaşları ile birlikte, öğrenme ile korku arasındaki ilişkiyi incelemek üzere, köpekler üzerinde Pavlov'un (klasik koşullanma) şartlı refleks deneyini yaparken tesadüfen bir şey keşfetti. Buna göre ilk olarak Pavlov, köpeklere yiyeceğin gösterilmesi ve akabinde bir zil sesi çalınması işlemini defalarca tekrarlamış ve bunun sonucunda da köpekler artık kendilerine yiyecek verilmese de zil sesini duyduklarında tükürük salgılamaya başlamışlardı.


Bunu son derece ilginç bulan Seligman ve arkadaşları kendileri bir deney yapmaya başlamışlar.Buna göre herhangi bir deneye tabi tutulmamış 24 tane köpek seçilip daha sonra bu köpekler üç gruba ayrıldı. Birinci gruptaki köpeklere 'kaçış grubu' adını verdi, beyaz bir kabinin içerisine yerleştirilmiş bir hamağa sarmalanmış bir halde yatarlarken, arka ayaklarından 500 voltluk zararsız bir elektrik şoku uyguladı. Bu gruptaki köpekler kabinde kafalarının bir yanındaki paneldeki bir düğmeye basarak şoku kesme imkanına sahiptiler. Eğer 30 saniye içinde düğmeye basılamazsa şok kendiliğinden kesiliyordu.

Bu köpekler düğmeye basmayı hızla öğrendiler ve gittikçe daha az sürede düğmeye basmayı başardılar. İkinci grubtaki köpeklere ise 'boyunduruk grubu' adını verdi ve bunlar 'kaçış grubu ile aynı şartlar altında şoka maruz bırakılıyorlardı. Ancak bu köpekler düğmeye bassalar bile şok kesilmiyordu. Bu köpeklere uygulanan şok süresi ise kaçış grubundaki her bir köpeğe uygulanan kadardı. Böylece kaçış ve boyunduruk grubu aynı sürelerde şoka maruz kalıyorlardı. Ancak boyunduruk grubu panele bassa bile şok kesilmediği için 30 kadar denemenin ardından paneldeki düğmeye basmaktan vazgeçiyorlardı. Üçüncü gruptaki köpekler ise kontrol grubuydu ve herhangi bir şoka maruz bırakılmıyorlardı. 24 saat sonra tüm köpekleri kısa bir çitle iki bölmeye ayrılmış kapalı bir alana ***ürdüler.

Köpeklere 10 kez şok veriliyor ve köpeklerin bu 10 denemenin birinde duvarın üstünden karşı tarafa atlayarak şoktan kurtulacakları umuluyordu. Kaçış grubu ve kontrol grubu kurtulmada hemen hemen aynı başarıyı gösterirken, 'boyunduruk grubu' diğer grupların verdiği tepkiyi vermedi. Bu gruptaki 8 köpekten 6 sı 10 denemeden sonra bile duvarın üzerinden atlayıp şoktan kurtulamadı. Bir hafta sonra ise bu 8 köpeğin 5 i hala 10 denemenin herhangi birinde karşıya atlamayı beceremiyordu. Bu gruptaki köpeklerin %75'i neredeyse karşıya hiç atlayamıyor, %62.5'i ise yedi gün geçmesine rağmen hala başarısızlıklarını sürdürüyorlardı.

 Deneyin sonuçları son derece ilginçti. Buna göre elektirk şoku verilen köpekler şaşırtıcı bir şekilde çaresiz olmayı öğrenmişlerdi ve hiç bir şey olmamasına rağmen çitten atlamıyorladı. Aslında Martin E. P. Seligman’ın deneyi sonraki yıllarda depresyonun nedenlerinin araştırılmasında son derece faydalı bilgiler ortaya çıkardı. Sonraki yıllarda yapılan araştırmalar gösterdi ki depresyonda olan insanlar çaresizliği bir şekilde öğrendikleri için bunalım yaşıyorlardı. Seligman depresyondaki insanların kötü olaylar hakkında depresyonada olmayan insanlardan daha kötümser olduklarını keşfetti. Öğrenilmiş çaresizliğe sahip insanların ilaç tedavisi ve psikoterapiyi birlikte almalarında fayda vardır. Seratonin ve Noradrenalin denen antidepresanlar ilaç tedavisi sırasında sıkça kullanılır. Ayrıca depresyonun oluşmasına sebep olan stres faktörlerinin de ortadan kaldırılması tedavinin başarılı bir şekilde cevap vermesi için şarttır...

 Öğrenilmiş çaresizliğin temelinde bireylerin,
 - Karşı tarafa güvensizliği
- Aynı konu üzerinde veya farklı konularda pek çok başarısız deneyim
- Başkalarının olumsuz deneyimleri
- Kişinin kendi psikolojik problemleri
- Yine kişinin kendine olan güven ve güvensizlik problemi
- Olumsuz çevre koşulları
 - Kişinin sosyal ortamındaki hareketsizlik
- Geleneksel yetiştirilme biçimleri - Stresli iş ortamı veya aile ortamı
- Değişime kapalı olmak gibi konular doğrudan ya da dolaylı olarak öğrenilmiş çaresizliği artırmaktadır....

 Sonuç;

 Öğrenilmiş çaresizlik konusu hayatımızın her aşamasında karşımıza çıkabilecek unsurlardan biridir. Öğrenilmiş çaresizliğin ne olduğunu ve böyle bir durum hissettiğimizde ne yapacağımızı bilmek bizi umusuzluğa düşmekten korur. Psikolojik anlamda ruh sağlığı dingin ve huzurlu birer insan olmak istiyorsak öncelikle olumsuz düşüncelerimizden kurtulmayı öğrenmemiz gerekir. Sonrasında ise genellemeler yapmaktan kaçınmalı ve önyargılarımızı yoketmeyi öğrenmeliyiz. Eğer yaşamdan daha fazla keyif almak istiyorsak, yaşam kalitemizin daha da yukarıya çıkmasını istiyorsak karşımıza ne çıkarsa çıksın bunun bizim yaşam ünitemizde kendi gelişimimizi tamamlamamız adına yaşandığını bilmeliyiz. Aslında yaşadığımız her durum ister olumlu olsun, isterse de olumsuz bizlerin daha da ileriye gitmesini sağlayabilir. Yeter ki ne istediğimizi, nasıl istediğimizi, niçin istediğimizi doğru analiz ederek bilmeliyiz. Gerçekte herşeyin bir çaresi olduğunu, her yolun bir şekilde zamanla ve sabırla aşılabileceğini unutmamalıyız. Bu bilinçle hareket edersek öğrenilmiş çaresizlik diye bir şeyden bahsetmeyiz. Unutmayın; Yaşadığınız ve nefes aldığınız sürece çare vardır. Yeter ki ümit etmekten vazgeçmeyin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder